Merhaba! Size Verona şehrini anlatacağım. Hadi gelin biraz Kuzey İtalya’ya doğru beraber yolculuk yapalım! Roma’dan Verona’ya trenle 2 saat 50 dakikada gidebilirsiniz.Size Verona’yı kısaca tanımlamam gerekseydi ki gerekir çünkü ben öyle istiyorum; Verona tam bir aşk şehri! Hani romantik şehir denince akla ilk Venedik gelir ama bence onu Verona’yla değiştirmeliyiz! Verona Romeo ve Juliet’in yaşadığı söylenen şehir sizce nasıl aşk şehri olmasın:) Tüm şehri Shakespeare’in dizelerinin de çevrelediğini söylesem acaba bu şehrin aşk şehri olduğuna dair inancınızı arttır mıyım?
Öncelikle arka plan müziğimizi açıyoruz, https://www.youtube.com/watch?time_continue=1&v=ML8vco2vg-8 açtık mı tamamdır:), yazılarım boyunca bu konularda bazı ricalarım olucak, müziklerle blogu okumak ya da gerekiyorsa kahve alıp eşlik etmek gibi, daha keyifli okunacağını düşündüğüm için bunları rica ediyorum, iyi okumalar!
Verona’ya gideceklere dair ufak bir takım tavsiyelerim var, şehir Kuzey İtalya’da bulunduğu için eğer benim gibi kışın gidecekseniz sıkı sıkı giyinin, çünkü trenden indiğim andaki ilk düşüncem şehrin ne kadar romantik olduğu değil, nasıl bir rüzgarın bu kadar soğuk esebileceğiydi 🙂 Ben 21 Ocak’ta Verona’ya gittim ve de havanın -4 derece olduğunu hatırlıyorum, Roma’dan güneyden kuzeye gidince insan bir ne olduğunu şaşırıyor 🙂 O zaman hatta ben İstanbul’a dönünce ne yapacağım diye düşünmüştüm çünkü İstanbul Roma’dan kat kat daha soğuk bir şehir. İstanbul’a dönmeme o zaman 2 gün kalmıştı 23’ünde uçağım vardı ve ben son günlerimi bile geziyle değerlendirdim, Verona gittiğim son İtalya’daki şehirdir belki bu şehri bu kadar büyüleyici görmemin sebebi de budur. 2 gün sonra Erasmus’umun biteceğine, İstanbul’a döneceğime, sıradan ve monoton hayatıma devam edeceğime de üzülüp Roma’da kilise kilise gezip üzüntümü gidermeye çalışabilirdim tabi ki ama ben Verona’ya gidip hiç bir şeyi düşünmeden anı yaşadım. Galiba İtalya’da benim mutlu olmamın en büyük nedeni buymuş, anı yaşamak, o zaman yarın ne yaparım, İstanbul’a dönünce ne olacak deyip kendi zihnimi gereksiz düşüncelerle bulandırmıyordum. Ah pardon bir bir yanlışım var ertesi günü düşünüyordum, nereye gitsem diye:) Hadi efendim bana bakmayın siz ben yazınca çok şey anlatıyorum hatta galiba konuşmaktan çok yazarak daha iyi ifade ediyorum kendimi her şey daha bir yerli yerine oturuyor, haydi şimdi gelin hep beraber fotograflarla Verona şehrini gezelim. Aralarda ben yine devreye gireceğim efendim, fotografların büyüsüne kapılıp, yazdıklarımı ihmal etmeyiniz 🙂
Şu an Verona’nın şehir merkezi dışındayız, daha Verona’yı çevreleyen surların içinden geçmedik, fakat ben şehir dışında bile nasıl bu kadar güzel evler var diye şaşırmıştım. Verona’nın ana tren istasyonu olan Verona Porta Nuova’dan çıkınca şaşırmayın ben nereye geldim diye, azıcık tabelaları takip edin hemen 10 dakika içinde şehir merkezine geliyorsunuz, tren istasyonu şehrin merkezine çok uzakta değil, pek soracak insan da bulamayacaksınız merak etmeyin, orası terminal olduğu için, tabelalar gayet doğru yere götürüyor, hem burası Türkiye değil ki yoldan geçene adres sormak normal kabul edilsin.
Bu balkon benim olsaydı ne güzel bir Pazar kahvaltısı yapardım diyen bir tek siz değilsiniz, ben de içimden aynı şeyleri geçiriyorum.
Bu fotografı çekmemin nedeni tamamen kişisel, çünkü Roma’daki evime çok benziyor. Roma’daki evim ile ilgili gelecek yazıda bunu okuyabilirsiniz.
Bir marketin önünden geçerken gördüğüm domates salçaları tabi bana Andy Warhol’un Soap Cans’ini hatırlattı. Pera Müzesi Andy Warhol sergisiyle ilgili olan yazımda onu okuyabilirsiniz.
İşte size bahsettiğim Verona’nın surları buradan girince şehir merkezindesiniz. Saatlerimiz 11i gösteriyormuş oraya vardığımda:) Bence gezi saati olarak hep 10-11 civarları iyidir çünkü 9da yeni şehir uyanmaya başlıyor her yer kapalı oluyor ben de ne yapacağımı şaşıyorum, mesela 9’da Napoli’deydim ama işime yaramıştı çünkü şehri erkenden bitirip Capri’ye geçmiştim, fakat siz tek bir şehir gezeceksiniz hiç erken kalkmaya gerek yok nasıl olsa şehirler küçük İstanbul gibi büyük değil, olsa olsa İlçe sayılırlar bir günde geziliyor:) Bence İstanbul bir Avrupa ülkesi olacak kadar büyük bir şehir.
Verona’nın güzel binaları insan İstanbul’da ancak Taksim civarı böyle güzel mimariye rastlıyor.
Şimdi alt tarafta Verona’nın şehir merkezini görüyoruz. Bir kaç fotografta burayı göstermek istiyorum çünkü ben Verona’yla ilgili çok beklentiye sahip değildim, Jüliet’in evini görürüm bir de yeni bir şehre giderim diye düşünmüştüm, fakat ilk karşılaştığım bu meydan adı Piazza Bra benden hayranlık uyandırdı, ayrıca şehrin diğer kalan yerlerine dair içime merak düştü. İtalya’nın şehirlerinde böyle bir alışkanlık var sokakları ya da meydanlarına diğer şehirlerin/ bölgelerinin adını koyuyorlar. Bra’da İtalya’nın minik bir bölgesinin adı. Piazza Bra ben gittiğim saatlerde çok boştu, daha şehir uyanmamıştı o yüzden ben de orada bir cafede oturup bir kahve içmedim, genelde İtalya’da hayat 1-2den sonra başlıyor.
Ayrıca bu fotografta köpek gezdiren bir çok kişiyi görüyoruz, bu tabi ki Verona’ya özgü bir şey değil İtalya’nın genelinde köpekleri sahiplenmek ve bakmak çok doğal karşılanıyor, keşke bizde de böyle olsa.
Kaç yaşında kadın, ne kadar güzel giyinmiş hayranım valla İtalyan kadınlarına.
Verona’nın bir güzel özellğini de unuttum söylemeyi, eğer Roma’yı seviyorsanız, Verona’ya bayılacaksınız çünkü Verona minik bir Roma, Colesseo’ya benzeyen bir Arena’mız bile var, Roma mimarisinden ve de burada konserler, dinletiler, operalar oluyor, Veronalılar gerçekten çok şanslı.
Burası da Verona’nın belediye binası, ne kadar hoş değil mi 🙂 / Municipio di Verona / Verona’nın Belediyesi gibi oluyor Türkçe’ye çevirince.
Yeni yıl süsleri hala Verona sokaklarını süslüyor. Kış dönemimde Erasmus yapıp, bütün süslemeleri gördüğüm için çok şanslıyım, yeniyılda İtalya’da olduğum için.
Bisiklet! En sevdiğim şey! İtalya’da diğer Avrupa ülkeleri gibi bisiklete değer veren bir ülke. Verona’da yaşasaydım ayrıca kesinlikle bisiklet alırdım çünkü çok düz bir şehir, Roma gibi tepeli değil, ayrıca Roma’nın da İstanbul gibi 7 tepesi var, bir çok yönü gibi Roma ve İstanbul bana çok farklı gelmiyor.
Arena’nın eskiden kalma kısımları.
Arena’ya yakın evlerin ve fıstık ağacının güzellikleri… Dediğim gibi Verona Roma’ya aşırı benziyor ve de fıstık ağaçları hemen beni kalbimin olduğu yere yani Roma’ya götürüyor.
Verona’nın daracık sokaklarında gezinelim biraz, aranızdan çekileyim, sizi fotograflarla baş başa bırakayım.
Şimdi Jüliet’in mezarına geldik, Giuletta Jüliet’in gerçek adı. Hatta bunu ilk “Letters To Juliet” adlı filmden öğrenmiştim. Alfa Romeo Giulietta araba markası ismi tesadüf değil, İtalyanlar değerlerine ve kültürlerine önem veriyorlar.
Jüliet’in mezarında Shakespeare’siz olmazdı değil mi? Shakespeare’in dizeleri bize eşlik ediyor.
Romeo ve Giulietta’yı tasvir eden heykel.
Juliet’in mezarını görmeden Verona’da bulunan fresklerin sergilendiği müzeyi geziyoruz şimdi.
Bu odada ne güzel toplantı yapılırdı değil mi? 🙂
Pencerelerin ağaçlara açılmasına bayılıyorum.
Hani o çizgi film ve Adams Family’de gördüklerimizden.
Müzemizin mimarisi bile başlı başına görülmeye değer burasının adı Tomba di Giulietta / yani Jüliet’in mezarı ama içeriye bir de müze yapmışlar dediğim gibi
Heykeller o kadar gerçekçi ki insan hayret ediyor 🙂
Burası da müzemizin göz kamaştıran tavanı.
Burası bana Floransa’daki Santa Maria delle Grazie kilisesi’nin bahçesini hatırlattı. Yine de muazzam.
Bu aslan heykeli de Venedik Cumhuriyeti’nin sembolü.
Neptün ve balinası heykeli. Her mitolojik karakterin ister Verona ister İstanbul müzelerinde aynı simaya sahip olması birazda mitoloji değil de acaba gerçek mi sorusunu akla getirmiyor değil.
Ben hayatımda hiç bu kadar kibar, asalet dolu bir tuvalet simgesi görmemiştim. O yüzden fotografını çekip sizlerle paylaşıyorum. Aşağıda ise müzenin muazzam bahçesini ve avlusunu görüyoruz.
İşte Jüliet’in mezarı, mezarında dua okuyor, fotografını çekip ona elveda ediyorum, Jüliet nerede sorularını duymayayım sakın 🙂
Müzemiz. / Tomba di Giuletta.
Şimdi Verona’nın sokaklarında kaybolmaya başlayabiliriz tekrardan 🙂
Godiva’dan 5 euro’ya muazzam çilekli fondü alıyorum gezerken onu yiyorum çünkü daha henüz acıkmamıştım ama gezerken bir şey yemeyi seviyorum:) İtalyanlar da genelde oturarak değil, gezerek yemek yerler belki onlardan geçmiştir.
Muazzam vitrinler, bana İtalya’da olduğumu tekrar hatırlatıyor.
Şimdi Jüliet’in evine geldik / Casa di Giuletta. Burada Jüliet’in doğup büyüdüğü söyleniyor, söylemeden duramayacağım Romeo’nun evine de yakın:)
Dünya’nın her bir yanından gelen insanlar bu duvara sevdikleriyle beraber isimlerini kazıyorlar, böylece Jüliet’in onlara yardım edeceği ve aşklarının sonsuz olacağı söyleniyor.
Jüliet’in evinin bahçesinde Jüliet’in bir heykelini görüyoruz, aynı zamanda Jüliet’in evinin oralara kilit bağlamakta aynı amaçtan yapılıyor.
Burası da Jüliet’in evinin balkonu, birazdan ben de oraya gireceğim ve Jüliet’in baktığı balkondan bakalım ben neler göreceğim.
Jüliet.
Jüliet’in evine geldim, burayı bir müze haline getirmişler.
Çok ilginç bir duyuru, Sposami a Verona, yani Verona’da benimle evlen:) Bu internet sitesinden Verona belediyesi sizi evlendirebiliyor. Tam Jüliet’in balkonunda evlenebiliyorsunuz. Link: http://www.sposamiaverona.eu/nqcontent.cfm?a_id=42244 Verona’da evlenme bedelleri ise burada: http://www.sposamiaverona.eu/nqcontent.cfm?a_id=42279
Giulietta’nın evi ne kadar güzel, söylemeden edemeyeceğim diyorsanız, müze yapıldığı için bazı tablolar sonradan eklenmiş.
Hadi kalkın karşılıklı çay içelim 🙂
Jülyet’in kıyafeti.
Romeo’nun kıyafeti.
Jülyet’in mükemmel odası.
Hayatımda gördüğüm en ilginç sandalyeler, hala sandalye olup olmadıklarından emin değilim, belki İncil koyma sandalyesidir, hiç bir bilgilendirme yoktu hakkında.
Burası duvarlar.
İşte Jüliet’in balkonuna çıktım! Ve manzaları buyrun.
Jüliet’in evi Via Cappello’da bulunuyor. Jüliet, Şapka Sokağı’nda oturuyormuş, bana biraz komik geldi 🙂
Şimdi Piazza delle Erbe’ye geldik. Burası Verona’nın en meşhur meydanı ve Jüliet’in evine çok yakın. Belki evinden çıkıp kahve içiyordur diye hayal ediyorum. Bu arada Verona’nın sokaklarında kaybolmaktan korkmayın, her yerde bilgilendirme tabelaları mevcut.
İf not now, when? Şimdi değilse ne zaman? yazısı ilaç gibi geliyor.
Şimdi Palazzo della Ragione’ye geldik. Yani Mantık Sarayı’na sizi sarayla baş başa bırakıyorum.
İlahi Komedya’nın yazarı Dante’nin heykeli.
Şimdi de Romeo’nun evine geldik. Artık duvar yazılarının anlamını açıklamama gerek yok sanırım.
Kuzey ve Güney İtalya’yı birleştiren Garibaldi’nin heykeli. Şimdi Verona’nın sokaklarında kaybolalım biraz. Benim gezerken en sevdiğim şey sokaklarda kaybolmak.
Burada yemek yedim.
Verona’nın balkonları meşhur demiştim, onlara bakalım biraz.
Bu dükkan kapalıydı, ama heykellere bayılmıştım, alamadığım için üzgünüm, ama hatırası kalsın, ben genel olarak İtalya’da çok şey almadım, fakat tren bileti aldım ve yolculuk yaptım, anı biriktirdim, eşya değil 🙂
Verona’da en bayıldığım pencereler! Muazzam! Hastasıyım 🙂 Ayhan Sicimoğlu’nu unutmayalım.
Şimdi de Duomo di Verona’ya geldik yani Verona’nın en büyük kilisesine.
Şimdi bir kahve molası verelim. Kahvenizi alıp gelin beraber kahve içelim. Burası da Retro. Retro Cafe, kesinlikle gitmeniz gerek! Orada içtiğim kahve aşırı güzeldi, Caffe Latte 🙂 Ve de iç mimarisine bayıldım! Size arka plan müziğimde var kahvenizi içerken buyrun: https://www.youtube.com/watch?v=DD97YL3wZ-w
Bayıldım! Böyle bir evim olsa ne olur! Biliyorum bugün bu lafı çok söyledim… Şimdi Verona’daki nehire gidiyoruz bu arada, Verona’nın nehrine çıkan arka sokaklarında dolaşıyoruz. Fiume Adige / Adige Nehrimiz.
Ah muhteşem Verona sokakları! Geçmişin izleri…
Bisiklete bayıldım! Kim bana alır 🙂
Evet geldik Verona’nın nehrine! Size bir sır veriyim her zaman göl/nehir/denize çıkan yerlerin arka sokakları muazzamdır. Hiç uğraşmayın deniz/göl/nehir kıyısı diye, siz şarabınızı/kahvenizi alın oturun bir yere için daha keyifli, yemeği içerilerde bir yerlerde yersiniz. Ayrıca bence İtalya’nın şehirlerin’de hep aynı şeyler dönüp duruyor, o yüzden hepsi birbirine bu kadar benziyor ve de bayılıyoruz, birbirine karıştırıyoruz. Tabi ki Verona ve Roma’nın benzerliği tek bu yüzden değil. Ama her şehirde bir göl, bir duomo, bir kaç piazza (meydan), alışveriş sokakları ve kiliseler oluyor tabiki nehri bağlayacak güzel bir köprüde yaptık mı size buyrun İtalya’nın bir şehri! Buyrun nehri gezelim bakalım:)
Roma’daki Ponte Sisto’ya çok benziyor, ama bu Ponte Pietra / Taş köprü demek.
Verona’ya özgü o muazzam pencereler.
Pencereye hayran kaldım. Aşağısı da bir resim atölyesi ve Her zaman sanatın servisindedir yazıyor! Bayıldım! Da Sempre Al Servizio Dell’Arte.
Burası da Verona’da ki Castello Scaligero, tabi ki bir Castel Sant’Angelo değil ama:) Olsun burada da Verona’da da şato var!
Burası anladığınız gibi bir Çin Restoranı ama adı Gülücük o yüzden paylaştım çok hoşuma gitti!:) Gülücük Çin Restoranı.
Şimdi fark ettiğiniz gibi dönüş yoluna geçtik. O yüzden yine Piazza del Bradayız 🙁 Elveda Verona! Umarım tekrar görüşürüz!
Shakespeare’in dizeleriyle Verona’ya veda ediyoruz, ve tren istasyonuna doğru yol alıyoruz.
Trende okuduğım kitapta geçen Cicerone’nin sözü, meditasyon yap, yalvarıyorum, gün ve gece bunlar üzerine düşün. Ve de diğer cümle; Aslında geçmiş ve gelecek yoktur. Yani Verona bana anı yaşamayı geçmiş ve gelecek diye bir şey olmadığını sadece şu anın var olduğunu özetledi!
Trenin olduğu bölümlerde Yog yazıyordu ben de Yoga yazdım, belki de bu bir işarettir Yoga yapmam için.
Arrivederci Piazza del Bra!
Trende kitap okurken ben 🙂 İtalya’da yolculuk yaparken bulunduğum en küçük alanla bile yetinip, orayı yaşam alanım haline getirmeyi öğrendim. Bir bakıma evimi sırtımda taşıyordum, kaplumbağa gibi. İki tane çantam oluyordu, sırt çantasında hediyeler,yemekler, omuzdan asmalı çantamda ise pasaport fotokopisi ve de paralar power bank telefon vb…
Termini’ye geldim! Termini neresi derseniz; Termini Roma’nın ana tren istasyonu bir de Tiburtina var fakat burası daha eski olan.
Verona gezimiz bitti, diğer gezilerde görüşmek üzere!