Gezi Yazıları

Marino

Marino mükemmel bir yer! İlk Roma’dan kaçış  yerim 🙂 Roma’dan Mario’ya gitmek 30 dk sürüyor! Ama yolda baya bir macera yaşadım! Buyrun işte Marino maceram!

Hatırlarsınız önceki yazımda www.meliskosoglu.com/castel-gondolfo/  ‘dan  bahssetmiştim, buranın Lazio bölgesinin şatolarından olduğunu söylemiştim burası da onlardan bir tanesi. Ben Marino’ya şarap festivali için geldim, ve açıkçası doğrusunu söylemem gerekirse yolculuk yapmaya 30 dakika öncesinden karar verdim, yani tam bavulunu topla gidiyoruz Rıfkı modu! Şaka bir yana şarap festivali olduğunu biliyordum fakat gitmek istememiştim, ama iyi ki gitmişim! Marino’ya giderken ilk defa trene bindim! Hem de trene binişim de çok komikti, aşırı koştum çünkü terminale 2 dakika önce gelmiştim, yetiştim fakat tren yoğunluktan 30 dakika rötar yaptı! Normalde küçücük bir kasaba olan Marino bu özel günlerde aşırı dolduğu için yer bulmak da zor olabilir aklınızda bulunsun! Ben de ilk defa tren bileti aldığım için tren biletini bile nasıl alacağımı bilmiyordum, gittim danışmadan aldım böylelikle, bilet fiyatı 2 euro totalde 4 euro’ya gelmesi gerekirken ben 10 euro ödemiştim,biletimi danışmadan aldığım için siz siz olun bu hatayı yapmayın sevgili arkadaşlarım! Neyse size keşke trenin ne kadar dolu olduğunu anlatabilsem, keşke fotograflarla gösterebilsem fakat nerede!  Tren o kadar doluydu ki değil fotograf çekmek, kıpırdamak mümkün değildi, o yüzden çekemedim. Yani trene binmem bile olaylıydı açıkçası farkettiyseniz ama sonrası da böyle devam edicek deyip sizi meraklandırayım! Yani Roma’dan ilk defa trene binip şarap festivaline gidiyorum tabi ki olaylar olacak değil mi?:) Daha sonra başka bir şehire çikolata festivaline de gideceğimi size söylemese miydim acaba? Olsun hadi işin heyecanı burada! 

 Şimdi aşağıda gözüken çeşmeden şarap çıkıyordu, ben de bu çeşmeden iki bardak beyaz şarap içmiştim. Ama onun öncesinde de iki bardak kırmızı şarap içtiğimi söylemeliyim:)  Bu arada arka plan müziğimizi unuttuğumu sanmayın! Buyrun 🙂 https://www.youtube.com/watch?v=uLoSG6QulJI

Marino normalde küçük bir kasaba olduğu için binalar bakımsız ve orada yaşayan kişi sayısı oldukça az.

Fakat yine de bu kadar yeşillik içinde olmak insana çok iyi geleceğinden insan oraya yerleşsem mi diye düşünmüyor değil.

Marino’nun  sokaklarının bakımsızlığı birazcık Napoli’yi andırıyor, fakat Napoli’de sağ taraftaki balkonda bir saksı çiçek bile olamazdı bence! Napoli benim İtalya’da kendimi en güvensiz hissettiğim şehir.

Yine de Marino’nun her sokağı bakımsız değil!

Marino’nun bu şirin sokağı nedense bana Balat’ı hatırlattığı için bu sokağın fotografını özelikle çektim.

Festival zamanı yaklaştıkça ortalıktaki süsler de çoğalıyor.

Bu fotografı özellikle çektim, çünkü bu evin adı “La Casa dei Sogni” yani “Hayaller Evi” gerçekten çok tatlı bir isim! 🙂

Ben Marino’yu gezdikçe şarap akan çeşmeden  çok da uzaklaşmamaya çalışıyorum çünkü şarabın çıkma anında çevrenin etrafının çok kalabalık olduğu konuşuluyor.

Zaten bu fotograftan görrebileceğiniz gibi etraf oldukça kalabalık! O yüzden belki şimdi trenin ne kadar dolu olduğunu daha iyi hayal edersiniz!

Bu sokaktan yürürken bu balkona bayıldım çünkü bana Ferzan Özpetek filmlerinden çıkmış gibi geldi.

Hepimizin sevdiği kapılar değil mi? 🙂 Ne demiş büyükler bir kapı kapanır diğer bir kapı açılır…

Castel Gandolfo’daki şarap festivalinin asıl en büyük amacı şehrin İtalyanların eline geçme anını tekrar canlandırıp kutlamak  ve anmak bu yüzden ileriki fotograflarda kendimizi geçmişe yolculuk yapmış gibi hissedeceğiz, şimdiden hazırlanın.

Castel Gandolfo’da her kilise ve bazı isteeyen aileler bu kıyafetleri giyerek dolaşıyor, ve yılda bir gün de olsa böyle bir eğlence yapılıyor.

Benim İtalya’da gezerken çok sevdiğim bir çok şey var siz de bunları biliyorsunuz fakat, şehri gezdikten sonra manzarasına bakmaya bayılıyorum!

Şarabımda manzarayı daha güzelleştirmişti o dakikalarda.

Manzaradan sonra Marino’ya elveda etmem gerekiyor, çünkü trene binme zamanım geliyor, fakat Erasmuslu olan tanıştığım birisi üzerime şarap dökmüştü! Her şey yolunda giderken bu anı biraz kötü oldu! Olsun yine deRoma’ya dönüş yolum aşırı güzeldi, Marino’ya gelişte çok etrafa bakamamıştım çünkü değil cam nefes alıcak yer zor vardı!

Roma – Termini’ye geldim, zaten yolculuk yarım saat sürüyor trenle çok yakın! Yani İtalya’da bir saatte bir şehir değiştirebiliyorken İstanbul’da bunun imkansız olması çok üzücü. Ben genelde Termini’den trene binmeyi tercih ettim çünkü evime 20 dakika uzaklıkta bulunuyordu. Marino yazım bu kadar carissimi amicilerim (saygı değer dostlarım), diğerki yazılarımda görüşmek üzere kendinize iyi bakın! Ciao.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir