Arno Gruen’in bu kitabı psikolojiyle ilgilenenler için çok büyük bir kaynak. Sizi kitaptan cümlelerle baş başa bırakıyorum.
Eğer insan, zayıflık olarak algılamaya yöneltildiği için kendi acısını yaşayamazsa, bu acıyı başka canlılarda arama ihtiyacı duyacaktır. Bu durumdaki insan kendi bastırılmış acısını yakalamak için başkalarını aşağılayacak, başkalarına hasar verecektir. Aynı zamanda kendi ruhsal hasarını gizlemek için de bu edimini inkar edecektir. Başkalarına acı vererek, çekmesine izin verilmeyen kendi acısından kurtulmaya çalışır. Kendi acısını kabullenmeyen bir insan başkasının acısını da algılama yeterliliğinde değildir.
Şiddeti görmezden gelmekle onu destekliyoruz. Gerçek acı karşısında kayıtsızlık ve korku, acıyı giderek daha az algılamamıza yol açıyor. Algılayacak olsak bir şey yapmamız gerekir. Ama sorumluluk üstlenmek korku vericidir biz de kayıtsız kalmayı tercih ederiz.
Eğer bir çocuk içindeki acıya ulaşmanın yolunu bulamıyorsa o zaman iç yaşamını dışa, maddesel olana kaydırır. İnsanın kendine tam olarak sahip olmasının yerini başka şeylere ve başka insanlara sahip olmak alır, bu arada sahip olma isteği bir rahatlama getirdiği için de kendi iç dinamiği de geliştirir. Bu dışa yönelik tutum, yaralanmış kendiliğiyle yüzleşmekten kaçmak için işlev görür. Kimliği daha güçlü biriyle özdeşleştirmek yaralı kendilikleriyle yüzleşmekten korur, onlara dış düşmanlar sağlar. İnsan başkalarını cezalandırabildiği, aşağılayabildiği, hatta yok edebildiği sürece kendi kendisiyle yüzleşmek zorunda kalmaz. Nefret ettiği kendiliği ortadan kaldırabilmek için dış düşmana yansıtır. Zayıfları ezen insanlar, kendileri daha küçük ve çaresizken kendilerini ezen insanların aşağılamasını içselleştirmiş insanlardır.
İnsanlar, yaşadıkları sevginin sahteliğine karşı mücadele etmek yerine, kendilerine gerçek sevgiyi hatırlatan ve yaşadıkları sevgisizliğe dair korkunç gerçeği ortaya çıkartma tehlikesi yaratan ne varsa ona karşı mücadele ediyor.